18 Nisan 2008

TÜRKİYE ve SİNEMA 1

Türkiye’de Sinemanın başlangıcından öncesine dair bilgiler azdır. Ama İstanbul’un Beyoğlu (Pera) semti, henüz var olmayan Sinemayı tanımadan önce, “diorama 1843”, “cosmorama 1855”, “diaphanorama 1855”, “büyülü fener” ve “optik tiyatro” gösterilerine tanık olmuştur.

Sinematograf ise; II. Abdülhamit’in kızlarından biri olan Ayşe Osmanoğlu’nun anılarında, sarayda yer alan bir gösteriden kısaca bahsetmektedir.

Saraya, sinemayı bir taklitçi ve hokkabaz olan, Bertrant adlı bir Fransız getirmiştir. Bertrant, her yıl Padişahın izniyle Fransa’ya gidip, Saray’a yenilikler getirmektedir.

Ayşe Osmanoğlu bu yeniliği Bertrant’ın getirdiğini söylerken, Rakım Çalapala’ya göre; Sinemayı ilk önce bir Fransız ressam Türkiye’ye sokmuştur.

Lumiére Kardeşler

Nurullah Tilgen, yayımlanmış notlarında, Lumiére Kardeşlerin temsilcilerinin Türkiye’de yaptıkları film gösterilerinden söz eder. Başka bir yazısında ise, öncülüğü Sigmund Weinberg’e verir. Tilgen notlarında; “….film gösterme, icadından iki yıl sonra (1 yıl sonra olmalı) yani 1896 yılında memlekete gelmiştir..” demektedir. Büyük olasılıkla ilk halka açık gösteriden bahsediyor.


Ercüment Ekram Talu, 1896-1897 sıralarında, İstanbul-Galatasaray’daki Sponek Birahane’sinin salonunda katıldığı, programın en etkili görüntülerinden ya da filmlerinden biri de, Lumiére Kardeşlerin, seyircileri dehşete düşüren ünlü, Bir Trenin La Ciotat Garı’na Girişi (1895) olmuştur.

“Avrupa’nın bir yerinde bir istasyon, bacasından fosur fosur kara dumanlar savuran bir lokomotif, peşinde takılı vagonlar duruyor. Rıhtım üzerinde telaşlı telaşlı insanlar gidip geliyor. Ama ne gidiş geliş! Hepsini sara nöbetine tutulmuş sanırsınız. Hareketler o kadar hızlı, ölçüsüz ve acayip ki…

Tren kalktı, bittabi sessiz sedasız. Aman yarabbi! Üstümüze doğru geliyor. Zindan gibi salonun içinde kımıldanmalar oldu. Trenin perdeden fırlayıp, seyircileri çiğnemesinden korkanlar ihtiyaten yerlerini terk ettiler galiba. Hani ya ben de korkmadım değil; lakin merak galip gelip beni iskemleye mıhladı. Bereket versin ki tren çabuk geçti… gitti..


CİHAN BİLGEN
Senarist- Yardımcı Yönetmen


KAYNAKLAR: Burçak Evren “Müjdat Gezen Sanat Merkezi” ve “Türvak” Ders notları, Giovanni Scognamillo “Türk Sinema Tarihi” ve İnternet.

Hiç yorum yok: